Calut ve Davut (Hikaye)

Zamanın birinde Calut adında bir savaşçı varmış. Bu savaşçının boyu çok ama çok uzunmuş. Bu nedenle herkes ona Dev Calut dermiş. Calut, birçok savaşa katılmış ama onu kimse yenemezmiş. Maalesef ki bazı güçlü kişiler kötüdür. Calut da kötü birisiymiş. Kötülük yapmayı pek severmiş. Kimsenin onu yenemeyeceğini düşünürmüş. Kendi ülkesindeki yiyeceklerle yetinmez, başka ülkelere gidip onların yiyeceklerine el koyarmış.

 

Günlerden bir gün Calut yanına diğer savaşçıları da almış. Gemilerine binmişler ve güzel mi güzel bir ülkeye varmışlar. Bu ülkenin de Kudüs adında çok güzel bir şehir vermiş. Calut ve yanındaki savaşçılar bu ülkedeki güzel suları, güzel yiyecekleri, güzel denizleri ele geçirmek istemişler. Demişler ki: “Ahh, ne kadar da güzel bir ülke, hemen savaşalım bu ülkedeki insanları kaçıralım ve artık bu ülkede biz yaşayalım.” Sonrasında bu ülkedeki insanları kovmak için onların evlerini yıkmaya başlamışlar.

 

Bu ülkenin kralı Dev Calut’un geldiğini görünce hemen savaş hazırlıkları yapmaya başlamış. Ülkesini ve korumak istiyormuş. Ülkenin kralı tüm askerlerini toplamış ve büyükçe bir meydanda Calut ve arkadaşlarının karşısına çıkmış. Calut’un kafasında demirden miğfer varmış. Tüm vücudunu demir zırhlarla kaplıymış. Bir elinde kocaman kılıcı diğer elinde de demirden kalkanı varmış. Kralla karşı karşıya gelince demiş ki: “İçinizden biri benimle savaşıp beni yenerse, ben geldiğim gibi geri dönerim, ülkenizde size kalır. Yok mu benim karşıma çıkıp benimle savaşacak olan.”

 

Calut o kadar uzun boylu ve güçlüymüş ki, kimse onunla savaşmak istemiyormuş. Tüm askerler ondan korkuyormuş. Calut savaş meydanında tam 40 gün gezmiş. Sabah akşam bağırmış: “Yok mu benimle savaşacak biri. Ha ha ha. Sizi korkaklar!”

 

Bu ülkenin askerleri arasında Davut isimli bir genç varmış. Yaşı henüz küçük olduğu için aslında asker bile değilmiş. Sadece askerlere su dağıtıyormuş. Genç ve zayıf birişiymiş aslında ama çok da cesurmuş. Bir gün kralın yanına gitmiş. “Kralım, ben Calut ile savaşmak istiyorum, ondan korkmuyorum.”, demiş. Kral şaşırmış tabi ki. “Ama sen çok zayıf ve çok küçüksün. Asker bile değilsin Davut. Calut ise çok güçlü tecrübeli bir asker. Onu yenemezsin ki.”, demiş ve Davut’u savaşmaktan vazgeçirmeye çalışmış. Ama Davut savaşmakta kararlıymış. Üstelik bir özelliği varmış, elindeki sapanı ile çok iyi taş fırlatabiliyormuş.

 

Davut çok ısrarcı olunca kral da onun isteğini kabul etmiş. Davut hazırlıklarını yapıp savaş meydanına çıkmış.  “Ey Calut, dev Calut! Ben seninle savaşıp seni yeneceğim.” demiş. Calut bu zayıf ve üzerinde hiç demir zırh olmayan bu gence bakmış ve kahkaha atmış. “Ha, ha, ha! Bu zayıf çocuk mu beni yenecek. Bula bula bu çocuğumu buldunuz.” diye gülmüş. Bir yandan da kızmış. Elindeki kılıçla Davut’a doğru koşmaya başlamış. O sırada Davut, taşı sapanına koymuş; sallamış sallamış ve taşı tüm gücüyle Calut’a fırlatmış. Taş Calut’un gözüne ve burnuna gelmiş. Başı dönen Calut bayılıp yere düşmüş. Genç Davut da koşarak onun üstüne çıkmış ve bu kötü devi öldürmüş.

Calut’un öldüğünü gören diğer savaşçılar kaçarak bu ülkeden uzaklaşmışlar. Davut, o günden sonra cesareti ile herkese örnek olmuş. Sonrasında çok cesur olduğu için, onu ülkenin kralı yapmışlar. Davut, güçlü ve cesur bir kral olarak ülkesini hep korumuş.

 

Davut Peygamberin bu hikayesini dinleyen herkesin içine cesaret doluyormuş. Kudüs’ü ele geçirmek isteyen kötüler hep oluyormuş. Ama kendini Davut Peygamber gibi cesur hisseden çocuklar, gençler ve büyükler Kudüs’ü kötülerden ve kötülüklerden kahramanca koruyorlarmış.

 

* Kur’an, İncil ve Tevrat’ta geçen Calut (Golyat) ve Hz. Davut kısaasından uyarlanmıştır.